Coşkun abi, Suriye’den yeni döndünüz. Şiddet günden güne artıyor. Ne olacak sizce, bu işin sonunu kestirebilmek şu aşamada mümkün mü? En azından bu karşılıklı kıyımların durması için sizce ne olmalı?

Ortadoğu tarihin ilk çağlarından beri savaşların eksilmediği, dinsel ve etnik çatışmaların hep gündemde olduğu bir coğrafya. Tek tanrılı dinlerin çıkışından, farklı yorumlara yol açan mezheplerin doğuşuna kadar her türlü farklılık ne yazık ki savaşlara gerekçe olmuş. Günümüzde de maalesef bu savaşlar domino taşları gibi bizi de içine alan bir bölgede süregelmekte. Devlet olarak insani yardımları sürdürürken tarafsız kalmayı başaramadığımız için bu savaşın etkilerini birebir yaşıyoruz. Bölgede geleceğe yönelik hesaplar yapan eski güçler dışında yeni aktörler de devreye girdi artık. Bunlara ilişkin politikaları adeta satranç oynar gibi belirleyecek diplomasi yerine biz duygusal politikalarla Suriye batağına çekilmiş olduk. Sonunu kestirmek şu aşamada pek de mümkün değil.

Sayısız savaş gördünüz. Suriye’nin mevcut halinin sana özel olarak hatırlattığı, benzettiğin bir savaş var mı?

Dünya tarihinde son yüzyılda yaşanmış vahşetin doruğa ulaştığı Afrika’daki Rwanda ve Liberya’da da tanık olduğum insan kafasının kesilip, insan bedeninin yenmesi olayı ne yazık ki Suriye savaşında da gündemde. Güya dünya medeniyeti gelişmiş; bu tür vahşetler tarih kitaplarında bile okunsa inanılması güç olaylar olarak nitelenebilecekken, yanı başımızda yaşanıyor.

Son günlerin en çok konşulan gelişmeleri IŞİD ile ilgili. IŞİD coğrafya için uzun vadeli bir tehlike mi? ABD’nin olası müdahalesinin ve IŞİD’in önümüzdeki dönemde bölgeye etkileri nasıl olabilir?

Olabilir çünkü her dönem bölgede çıkarları olan güçler, bu tür örgütlere ihtiyaç duyuyor. Bu örgütlerin palazlandığını fark edemiyor, üç beş adam mantığıyla yaklaşıyorlar, sonra da karşımıza IŞİD ve benzeri örgütler çıkıyor. ABD’nin Afganistan ve Irak’ta ağzı yandığı için karasal harekat yapacağını düşünmüyorum. 20. yüzyılın son çeyreğinde olduğu gibi, Pakistan’ın kuzeyindeki aşiret bölgeleri ve Afganistan arenası benzeri bir oluşum bizim bölgemiz için de geçerli olabilir. Umarım olmaz.

Ülke gençliği hakkında ne düşünüyorsunuz? Gezi sonrasında bir fikir değişikliği oldu mu?

Gezi, daha önce de çok yerde söylediğim gibi hangi görüşten olursa olsun, gençliğin geleceklerine ilişkin kararların başta aileleri olmak üzere, başkaları tarafından alınmasına yönelik totaliterliğe karşı verilmiş bir başkaldırıydı. Bu başkaları tanımlamasını açmam gerekirse, devleti yöneten iktidardan, üyesi veya sempatizanı oldukları partilere, kurumlara veya oluşumlara kadar her şey. Çünkü, ne yazık ki, bu ülkede eğitimde hiçbir zaman sağlıklı evrensel ölçekler uygulanmamış. Çocukların gelecekte yaşayacakları dünya değerleri, bilimin doğruları ile yorumlanmak yerine dünyalık kaygılarıyla belirlenmiş. O yüzden sözde her ailenin veya erişkin her bireyimizin “Ne yapıyorsam çocuğum için” lafına gönderme yapıyorum; “Çocuğuma dünyalık değil, yaşayacağı temiz, barışın, hoşgörünün, eşitliğin, adaletin olduğu ve kozmosun kanunlarının geçerli olduğu bir dünyayı bırakabilmeyi istiyorum.”

Gezi’de seni en çok şaşırtan olay/durum neydi?

Yıllardan beri özlediğim, kendi coğrafyamda görmeyi arzu etttiğim, birbirini yargılamak yerine yapılanları sorgulayan, sloganlarla karşı tarafı sağırlaştırmak yerine dinlemeyi tercih eden gençlerdi.