GANGA
Şiva dağınık saçlarını topladı,
geleceklerini biliyordu
Güçlüydü o, yüksekteydi,
Ulaşılması güçtü,
Sagara kralına iki karısının
birinden 60 bin,
Diğerinden bir oğul verdi…
O biri, kraliyet tahtına layıktı ama kimse bunu göremedi.
60 bini bir kerede öldü gitti,
Külleri toprakta kalınca,
Ruhları tutsak oldu yerin 7 kat altında..
Elçiler ikna etti Şiva’yı…
Nice oruçlar tutuldu, adaklar adandı
ve Şiva dağınık saçlarını topladı…
Öyle topladı ki, bir damla su aktı o saçlarından,
yere düştü,
Damla nehir oldu, nehir okyanus…
60 bin oğulun külü sulara karıştı
ve o günden sonra göğün 7 kat üstüne taşındı…
Ve Ganj işte böyle doğdu…

Onun doğumunda kutsallık vardı, O ruhları özgürleştirmek için doğdu. Tanrıların bağışlayıcılığını, yıldızların parlaklığını, evrenin gizemini taşıdı aktığı tüm topraklara. Himalayalar’ın soğuğunu, yüksekte uçan kuş seslerini… Elinin değdiği her coğrafya hayat buldu, ve Ganj bereket saçtı uzayıp gittiği tüm diyarlara…

Hindistan’ın en önemli su kaynağı olan Ganj Nehri, ülke için hayati öneme sahiptir. Bu sadece ekolojik değil, aynı zamanda dini bir önemdir. Müslümanlar’ın Kâbe’si, Hindular’ın da Ganj’ı vardır. İşte bu derece önemli olan bu nehir, Hint dünyasının atar damarı sayılabilir. Ulaştığı diyarlara bereket taşır. Toprakları sular. İnsanları birbirleriyle buluşturur.

2510 km uzunluğundaki Ganj, Himalayalar’dan doğar. Ona birleşen tüm nehirler ve ondan doğan tüm kollar, Ganj’ı oluşturur. İnanışa göre Ganj’dan bir damla bile karışsa, o su Ganj’ın bir parçası olur ve mucizesini taşır. Ganj’ın suyunda besleyici ve şifa verici mineraller bulunur. Suyun mineral nitelikleri iyileştirici güce sahiptir. Bu su kesinlikle bozulmaz ve içinde bakteri üretmez. Bu nedenle Ganj kıyılarında yaşayan köylüler arasında cilt hastalıklarına pek rastlanmaz.

Yeni doğmuş Bhagirathi de Himalayalar’dan yer yüzüne doğru aceleyle akmaktadır. Hızlıdır ama daha çok küçüktür. Kat edeceği yol uzun, hayat vereceği coğrafya geniştir. Sular aşağıda ona katılmayı beklemektedir.

 

Indus ve Brahmaputra da, ayrı yönde ama beraber akarlar. Hepsinin amacı birleşmektir. Zamanı gelmeden birleşmeyeceklerdir. Indus Pakistan’ı dolaşır ve Arap Denizi’ne dökülürken, Brahmaputra Bangladeş’in başkenti Dacca’da Ganj’a katılır ve Padma adını alır. Padma, Bangladeş’te hüznün ve mutluluğun nehridir. Ganj’ın kutsallığı ona da bulaşmıştır. Böylelikle Tanrılar mesajını en uzaklara ulaştırmaktadır.

Ganj akar, aktıkça insanlar onunla tanışır ve tanrıların mesajlarını dinler. Doğanın tüm sesleri Ganj’ın sularında yankılanır. Ganj’da yüzen kayıklar bu seslerle dalgalanır ve Ganj kendi kıyısına vurdukça, her bir damlasını elleyen insan, sessizliğin sarmalında kaybolur… Tanrı’yı bulur ve onu içine alır, bundan sonra yeni doğmuş bir bebektir o, en baştan başlayacaktır her şeye.. Ganj ona bu enerjiyi verir, tanrıların bağışlayıcılığını sayısız kez sunar…

Ganj aktıkça büyür ve hayat hareketlenir. Toprağa bereket gelir. Himalayalar’ın eteklerinde, Nepal’de, gizemli bir hayat başlar. İnsanların her hareketinde boyun eğiş ve tevekkül vardır çünkü onlar için Everest Sagarmatha’dır, yani dünyanın annesidir.

Magsankrati festivali tüm ülkede kutlanır. En renkli kutlamalar ise Devgat’ta gerçekleşir. İnsanlar Everest’in sularında yıkanır ve günahlarından arınırlar. Sular onları çağırır ve bağışlayıcılığını sunar. Bu sese herkes kulak verir. Sessizce edilen tüm dualarda, burada yaşayan insanların sırrı vardır.

Hint yarı kıtasının atar damarı olan Ganj’ın sadece dini önemi yok. Ganj, bu coğrafya için önemli bir su kaynağı. Gündelik yaşamın ayrılmaz bir parçası. Burada insanların hayatları, nehirden ayrı düşünülemez. Sadece günahların affedildiği kutsal su değil, aynı zamanda çamaşır ve bulaşığın da yıkandığı su kaynağı Ganj.

Hindistan’da hayat inancın gölgesinde sürer. Onların yaşam kaynağı Ganj’dır. Ganj, onlara yaşam enerjisi verir. Ve bu enerji, sabahın erken saatlerinde doruğa çıkar. Hindular, Ganj kıyısına gelmeden güne başlamaz. Ganj kıyısında oturmadan, sularında yıkanmadan güne başlamak Hindular için mümkün değil.

Ganj Hindistan’ın en kalabalık şehirlerinden akar… Kanpur, Allahabad, Varanasi, Patna, Kalkütta…. Bu nedenle nehrin ulaşımdaki yeri büyük. Ganj, aktığı her şehirde, iki yakasındaki insanları buluştururan bir su yolu olma özelliğine de sahip.

Dünyanın en eski kentlerinden biri olan Varanasi, yüzlerce yıldır ölmek için buraya gelen Hindular’ın merkezi. Şehir, Ganj’ın batı yakasına kurulmuş. Burada ölünce ve küller buradan Ganj’a savrulunca, ruh ikinci kez hayata geliyor… Bu nedenle, Ganj kıyısına inen basamaklar her zaman dolu. Bu basamaklara ‘gat’ adı veriliyor, gatlar ibadet merkezleri. Varanasi’de 100’e yakın gat var.

Gün doğumundan gün batımına kadar gatlar dolu. Hindistan’da zamanın hiç acelesi yok. Dünya tüm hızıyla dönerken, bu yarı kıtada sanki yavaşlıyor ve insanlar da ona ayak uyduruyor. Hindu dervişleri Sadular, dünya nimetlerinden uzakta, zamanın dışında yaşıyor.

Hinduizmdeki reenkarnasyon inancına göre, ölümden sonra ruhun başka bir bedenle yaşama dönmesi acı veriyor. Her ne kadar ruh olgunlaşıp, daha iyi koşullardaki bir yaşama dönüyor olsa da, bu gidiş gelişlerin bitmesi gerekiyor. Ruhunu gündelik hayatın esaretinden kurtarmak isteyen Sadular’in çile yöntemleri de çeşitli. Az yemek yiyen, az uyuyan, ve çıplak gezen Sadular’ın tüm zamanı meditasyonla geçiyor…

Yaşam Ganj’da başladığı gibi Ganj’da da bitiyor. Ölümsüz şehrin kıyısından Ganj’a savrulan küllerden ayrılan ruh, ikinci bir bedene hayat veriyor. 12 yaşından küçükler, cüzzamdan ve yılan zehrinden ölenler yakılmadan nehre bırakılıyor. Hinduizme göre, onların günahları yok. Tabii bu da kaynağından doğduğunda tertemiz bir su olan Ganj’ın kirlenmesine yol açıyor.

Ganj’ın kutsallığına inanan Hindular’a göre, su tertemiz. Bir gerçek var ki, Ganj her geçen gün daha çok kirleniyor. Ganj’a karışan kimyasal atıkların dışında, şehrin kanalizasyonu da sulara akıyor. Sadece ölülerin külleri değil, cesetler de suya bırakılıyor. Hatta hayvan leşleri de suda yüzüyor. Yine de Ganj, aktığı her şehirde hayat dağıtmaya devam ediyor. Kendini yeniliyor ve insanların dileklerini gerçekleştiriyor.

Ganj’la birleşen her su onun kadar kutsal olur. Ganj’ın bir damlası bile tanrıların mucizesini taşır. Ganj’ın her günü ayrı bir cümbüş içinde geçer. Bu, öyle bir cümbüştür ki, her gün milyonlarca insan o gün için dua eder, Ganj’a hediyelerini sunar… Ölenlerin külleri savrulur, gurular onda yıkanır, evlenenler ona gelir.

Hayatın en küçük ayrıntısında Ganj vardır. O, yer yüzünün anasıdır. Akıp gittiği ve tanrıların mesajını taşıdığı topraklara hayatı taşır, dertlere deva bulur, dualara karşılık verir… O canlıdır ve milyonlarca insanın var oluş sebebidir. Bu nedenle, Ganj’da her gün dua edilir, ayin yapılır ve gece olup da uykusuna yatmadan önce ona şükran sunulur, saygı gösterisinde bulunulur.