Bu topraklar besledi Selvi Boylum Al Yazmalım”ın sevdasını, ağalara direnen İnce Memed’in cesaretini; Feymani’nin barış sevgisini, sayısız şiiri, ağıtı, maniyi… Osmaniye, bitmemiş türkülerin, yanık âşıkların memleketi… Osmaniye, hüzünlü dizelerin hayat bulduğu, sayısız destanın dile geldiği bir coğrafyanın ev sahibi…
İlk çağlardan bu yana sayısız uygarlığa ev sahipliği yapan, benzersiz bir coğrafya Osmaniye. Birçoklarının bilmediği özellikleriyle, herkesi şaşırtacak bir potansiyele sahip. Açıkhava Müzesi görünümündeki şehir, Ceyhan Nehri’nin doğu yakasında, bereketli topraklarda kurulmuş. İşte bu nedenle, tarihten bugüne birçok medeniyetin izlerini Osmaniye’de sürmek mümkün. “Kale düşerse, şehir düşer” düşüncesi, bu toprakların simgesi olmuş. Tarih boyunca fetihlere, kuşatmalara, saldırılara karşı ovanın bekçiliğini üstlenen Osmaniye Kaleleri, bugün hâlâ dimdik ayakta. Hepsi de geçmişe ait hatıraları özenle saklamakta…
Birbirinden farklı uygarlıklara ait izleri Osmaniye’de, şehrin hemen her yerinde görmek mümkün. Türkiye’nin ilk Açık Hava Müzesi, Osmaniye’nin Kadirli ilçesinde bulunan Karatepe’de yer alıyor. 3000 yıllık geçmişe sahip Karatepe’de Hititler’den kalma kitabeler günümüze kadar korunabilmiş. 1946 yılında çobanlar tarafından bulunan Karatepe’deki ilk kazılar 1946 yılında başlamış. 1950’den itibaren Prof. Halet Çambel’in devam ettirdiği kazı çalışmalarında elde edilen bulgular, Anadolu medeniyetlerinin tarihini anlamak açısından büyük önem taşımakta.
Osmaniye’nin sahip olduğu kültürel ve tarihi değerler, sadece Karatepe’yle sınırlı değil. Roma dönemine tarihlendirilen kalıntılarıyla Kastabala, Çukurova’nın en önemli antik kentlerinden sayılmakta.
Osmaniye’de benzersiz mimarisiyle dikkat çeken “Ala Camii” de, Roma döneminden kalma bir yapı. 2. yüzyılın başlarında Romalılar tarafından manastır olarak inşa edilen yapıya, 5. yüzyılda Bizanslılar tarafından bir kilise eklenmiş. Kadirli bölgesindeki sert taşlar ile inşa edilen yapı, 1133’de meydana gelen depremde hasar görmüş, 1147 yılından sonra bölgeye hâkim olan Haçlılar tarafından onarılmış. Ala Camii, Roma, Bizans ve Türk kültürünün aynı yapı üzerinde yaşatıldığı az sayıdaki eserden biri. 1865 yılında restore edilen yapı, 1924 yılına kadar, cami ve medrese olarak kullanılmaya devam edilmiş.
Osmaniye, kendine özgü el sanatları ile de önemli bir şehir. Dünyaca ünlü Karatepe kilimleri, şehir merkezine 30 kilometre uzaklıktaki köyde dokunmaya devam ediyor. Geleneksel Türk motifleriyle el tezgâhlarında dokunan kilimlerin ipleri koyunyünü, renklendirilmesi ise kök boya ile yapılıyor. Karatepe’nin birbirinden hünerli kadınlarının el emeği göz nuru bu kilimler, Karatepe Kilim Kooperatifi aracılığıyla dünyanın farklı yerlerine ihraç ediliyor.
Tarım, şehrin ekonomisinde önemli bir paya sahip. Toprağın derinliklerinden yetişen lezzet, yer fıstığı, bölgenin ekonomiye en fazla katkı sağlayan ürünü. Türkiye yer fıstığının %45’i Osmaniye’de üretiliyor.
Bölgede tarımsal üretimine katkı sağlayan bir başka ürün ise “Turp”. Osmaniye’de üretilen turp, Türkiye tüketiminin %75’ini karşılıyor. Turp, tarladan sofralara zahmetli bir yolculukla ulaştırılıyor. Tarlalarda başlayan hasat işlemi, Kadirli ilçe merkezinden geçen Savrun Çayı üzerine kurulu havuzlarda devam ediyor. Yıkanan turplar, paketlenerek satışa hazır hale getiriliyor. Kadirli ekonomisi için büyük öneme sahip olan turp, bölgede birçok insana istihdam sağlamakta.
Tarımın önemli bir paya sahip olduğu şehrin, en önemli zenginliklerinden biri de, mutfağı. Güneydoğu mutfağının başat malzemesi bulgur burada da karşımıza çıkıyor. İçli köfteler, mercimek köfteleri, kısırlar, sarmalar… Hepsi de benim çocukluğumun lezzetleri. Annemin mutfağındaki lezzetleri Osmaniye’de yakalamak, bu şehirle aramda kopmaz bir bağ oluşturdu. Bir de kömbeleri var ki Osmaniye’nin. Fırında ya da sacda… Yeme de yanında yat.