Kuzeyin bulutlu havasının yerini güneşli günlere bıraktığı kısa bir dönemde İrlanda’da olmak büyük bir şanstı. İskoçya’dan bindiğimiz feribotla Belfast’a gelmiştik ve Belfast yağmurlu gökyüzüyle bize merhaba demişti.
Belfast’a 20 yıldan fazla bir süredir gelmemiştim ve bunca aradan sonra çatışmalı günlerde bıraktığım bu şehre, geçmişin izlerini sürmeye gelmiş olmak biraz dramatik değil de neydi? Belfast, Kuzey İrlanda’nın en büyük şehri ve idari başkenti ama onu diğerlerinden farklı kılan geçmişten bugüne taşınan gerilim. Gerilimin adeta bir savaşa dönüştüğü dönemlerde Belfast’ta bulunan biri olarak, artık şehrin sakin olduğunu söylemek mümkün. Hayat çoktan normale dönmüş, eski çatışmalı günler birçoklarının hafızasında taze ama güvenlik ve huzur şimdilik insanların önceliği gibi duruyor.
Kuzey İrlanda’da sorun 60’lı yılların sonunda başladı. Çoğu Katolik olan İrlandalı milliyetçiler Birleşik Krallık’tan ayrılıp, İrlanda Cumhuriyeti’ne bağlı olmak isterken, Protestan olan krallık yanlıları onların karşısında durmakta. Sorunun kökeninde bu iki grubun çatışması yatıyor. Yıllar süren çatışmalarda birkaç bin insan hayatını kaybetti. Bugün gelinen noktada ise, Birleşik Krallık yanlılarının yaşadığı Shankill Caddesi’yle, Katoliklerin yaşadığı Falls Road’u birbirine bağlayan sokakların arasındaki demir kapılar, her akşam saat 18:30’da kapanıyor. Avrupa’nın göbeğinde barış, demir perdelerle sağlanıyor!
Kökeni yüzyıllar öncesine dayanan hatta filmlere konu olan çatışmaların doruğa çıktığı 70’li, 80’li yıllarda, bugün yaşı kemale ermiş olanlar dönemin siyah-beyaz fotoğraflarında yer aldılar. Bugün Belfast’ta orta yaşlarını yaşayan ve çatışmalarda bizzat yer almış veya çatışmalara tanıklık etmiş olanlar bindiğiniz taksinin şoförü, alışveriş ettiğiniz marketin sahibi olabilir. Gündelik hayatın derinliklerine işlemiş olan ayrılık tohumları, yıllardır açıkça sulanmıyorsa da, kendi kendine besleniyor. Ayrılıkçı düşünceler, demir perdelerin arasında bir çatlak bulduğunda yeşerecekmişçesine taptaze.
1981, Kuzey İrlanda tarihinde önemli bir yıl. IRA sempatizanı olarak tanımlanan İngiliz Parlemantosu’nda seçilmiş Kuzey İrlandalı milletvekillerinin demir leydinin baskıcı politikalarına karşı cezaevinde başlattıkları ölüm oruçlarını izlemiştim. Ayrımcılığın ve ötekileştirmenin yoğun olduğu bir ülkede doğduğum için, yaşananları diğer meslektaşlarımdan çok daha farklı yorumlayabiliyordum. Bunu fark eden IRA sempatizanı bir gazeteci, beni o günlerde hayatını kaybeden Bobby Sands’in evine kadar götürmüştü. Bunda, İrlanda’nın geçmişte yaşadığı kıtlık döneminde, Türkler’in yapmış oldukları yardımın hala unutulmamış olmasının da etkisi vardı. Koyu Katolik olmalarına rağmen Ağca’nın o günlerde Papa’ya yapmış olduğu suikast girişimine rağmen ayrılıkçı dostlarım, bana olan sempatilerini hiç eksiltmediler. Birkaç ay kaldığım Kuzey İrlanda’nın Belfast ve Derry kentlerinde Protestanların yaşadığı, bugün bile demir kapıların belli saatlerde kapandığı bölgelerine hiç girmemiştim. 23 yıl sonra ilk defa, Shankill Caddesi’nde bir Türk olarak yürüdüm. Protestanların da tıpkı IRA sempatizanlarının yaptığı gibi duvarlardaki sert içerikli mesajları veren graffitilerini fotoğrafladım. Dünden bugüne ne değişmiş diye baktığımda, temkinli bir barış havasının hakim olduğunu söylemek yerinde olur bence. Bir zamanların bombaların patladığı yerle bir olmuş otel, şimdilerde epey havalı bir mekan halini almış. Yatırımlar yapılmış; şehir geçmişe kıyasla çok daha zengin bir görüntüye sahip. Geçmişin çalkantılı günleri, Titanik müzesi, Shankill-Falls Road ikilemi vs., şimdi turistik bir meta.
03.10.1981 – Belfast’ta, İrlanda Cumhuriyet Ordusu (IRA) tutuklularının yaptığı açlık grevi bitti. Açlık grevi 7 ay sürmüş ve aralarında İngiliz Parlemento üyesi ve açlık grevinin lideri Bobby Sands’in de olduğu 10 IRA üyesi ölmüştü