Coşkun Aral, seyahat sitesi Neredekal.com’a konuk oldu.
Uluslararası savaş fotoğrafçısı, gezgin, maceracı, belgesel yönetmeni ve son olarak da yemek kitabı yazarı. Profesyonel hayatına birçok ödülü, sergiyi, yapımı sığdıran Coşkun Aral’ın gündeminde neler var, son dönemlerde hangi projeler üzerinde çalışıyorsunuz?
Son yüzyılın çeyreğinde tanık olduğumuz savaşlar ve o savaşların ortaya koyduğu mülteci gerçeğini, aralarında benim de olduğum dünyadan ve ülkemizden 6 fotoğrafçıyla birlikte Exodus Deja Vu adını verdiğim bir sergi ve kitap projesi üzerinde çalışıyorum. Uzakdoğu’da başlayıp Türkiye üzerinden Ortadoğu ve Avrupa’ya uzanacak bu projeyle, trajedilerin alabileceği boyutları insanlara aktarıyor, bu şekilde de yaşanmışlardan ders alınması hedefleniyor. Bunun dışında belgesel yapım projelerimiz de devam etmekte.
Lübnan, İran, Irak, Afganistan, Kuzey İrlanda, Çad ve Uzakdoğu’da olmak üzere birçok savaşı görüntülediniz. Hem Türkiye’de hem de dünyanın çeşitli ülkelerinde tanınan savaş fotoğrafçılarındansınız. Bu döneme dair bizlere neler söylemek istersiniz?
Doktor olmak istiyordum. Çünkü amacım insanlara zor koşullarda yardım edebiliyor olmaktı. İnsanların daha rahat, güvenli ve huzurlu bir gelecek belirlemesinde bir doktor olarak kendi payımı görebilmek istiyordum. Olmadı ama foto muhabiri olarak dünyanın dört bir köşesinde yaşanan acıları bizzat görüntüledim ve insanların yaşanmışlıklardan ders alabilmesini ümit ederek bunları aktarmaya çalıştım. Savaşı, çatışmayı, yokluğu, açlığı, felaketleri bilmeden; bunları engelleyemeyiz diye düşünüyorum.
1983’ten günümüze kadar birçok fotoğraf sergisi açtınız? Yakın dönemde bizleri bekleyen bir sergi projeniz var mı?
Geçen yıl Malezya’nın başkenti Kuala Lumpur’da, Fransız bir arkadaşımla birlikte Exodus Deja Vu adını verdiğimiz, dünyanın farklı ülkelerinden 6 fotoğrafçıyı bir araya getiren ve mülteciliği işleyen bir sergi açtık. Bu serginin bir de kitabı basıldı. Exodus Deja Vu sergisi UNHCR desteğiyle Haziran ayının sonunda Ankara CerModern’de açılacak. Dünyanın farklı ülkelerinde ve şehirlerinde sergimizin dolaşması için gerekli çalışmaları bir yandan sürdürmekteyiz.
Meslek hayatınızda dönüm noktalarınız var mı? Hangi olaylar veya çalışmalar hayatınızı farklılaştırdı?
1 Mayıs 1977 ve uçak kaçırma olayı meslek hayatımın dönüm noktaları oldu diyebilirim. Bunlar dışında dünyanın değişik ülkelerinde hiçbiri birbirine benzemeyen, her birinden insanlık dersleri çıkarttığım, savaşın ne kadar ahmakça olduğunu ve kimsenin bu gerçekten uzak olmadığını öğrendiğim savaşlar, çatışmalar ve doğal afetler hayatımı farklılaştırdı.
2006’da belgesel kanalı olan İz TV’yi kurdunuz. Kanal 10 yılı geride bıraktı. Neler söylemek istersiniz bu 10 yıllık zaman dilimi özelinde?
İZ TV’yi kurduğumuzda başaramayacağımızı ve bunun bir macera olduğunu söylemişti birçok insan. Haberci programı döneminden beraber çalıştığımız 4 arkadaş, bu maceraya atılmaya kararlıydık. Digiturk bize destek oldu. Kanalı kurduk, Türkiye’de ve dünyada ödüller aldık. Ancak bizden kaynaklanmayan bazı nedenler kanalımızda içerik sağlamakta sıkıntılar çekmemize neden oldu. Buna rağmen, hiçbirimiz moralimizi bozmadık ve İZ’i ayakta tutmaya devam ediyoruz.
Röportajın tamamını BURADAN okuyabilirsiniz.