Gaziantep benim için önemli bir şehir. Bir Siirtli olarak Siirt’ten daha fazla Gaziantep’e gidiyorum. Bir kısmı denk geliyor olsa da, birçok gidişim bu şehre duyduğum özlemden. Türkiye’nin dört bir tarafına yayılmış akrabalarımın bir kısmının Antep’te yaşıyor olması, sevdiğim arkadaşlarımla buluşma imkanı yakalamam ve tabii ki benzersiz lezzetleri tatma fırsatı… Son zamanlarda kızım da Antep’e gitmek için can atar oldu. Onun nedeni ise Siirtli akrabalarımızda içli köfte yapmak ve Bilim Merkezi’nde vakit geçirmek.
Şehrin giderek artan miktarda turist alıyor olmasında da benim nedenlerim etkili. Özellikle gurme tatilcilerin cenneti olarak nitelendirilebilecek Gaziantep’ten memnuniyetsiz ve kilo almadan dönen yok.
Tarihi Şirehan
Bu defa Antep’e gidişimizde Şirehan Otel’inde kaldık. Otelin Uluslar arası Şirehanı Yiyecek ve İçecek Festivali’yle birlikte açılışına davetli olmama rağmen katılamamıştım. Tahir Tekin Öztan’ın restore ettirerek Gaziantep turizmine kazandırdığı Şirehan ve her yıl düzenlenecek olan festival sayesinde artık turistlerin gözdesi olacağına şüphe yok. Özellikle İşletmenin Müdürü Hasan Çelik’in mesai ve tatil gözetmeksizin müşterilerle ilgilenmesi ve onların dilek ve şikayetlerini ciddiye alarak hemen harekete geçmesi turizmcilere örnek oluyor.
1885 yılında Halep Valisi Cemil Paşa’nın emriyle, bölgede yaşayanların kimisinin parası, kimisinin emeğiyle inşa edilen Şirehan, İpekyolu’nun üzerindeki en büyük kervansaray. Bugün kesme taş mimarisiyle göz dolduran han, turistleri ağırlıyor. Hanın çarşılara yürüme mesafesinde olması, geleneksel yeme-içme kültürünün yanı başında yer alması büyük bir avantaj. Eski Antep’i tanımak için handan çıkıp sadece yürümek yeterli. Bakırcıların çekiç sesleri, Tahmis Kahvesi’nin kahve tiryakisi ziyaretçileri, fıstıkların kokusu sizi doğru yönlendirecektir mutlaka.
Tahmis Kahvesi
Gaziantep’e gidip de Tahmis Kahvesi’nde soluklanmadan dönmek olmaz. 1635 yılında Türkmen Ağası ve Sancak beyi Mustafa Ağa Bin Yusuf tarafından tekkeye gelir getirmesi amacıyla yaptırılan kahvehane, tarihinde iki büyük yangın geçirmiş ama 20. Yüzyılda tekrar yaptırılmış. Tahmis, “kahvenin dövüldüğü yer” anlamına geliyor. Rivayete göre IV. Murat da Bağdat seferi sırasında burada dinlenmiş ve dibek kahvesi içmiş. Dibek kahvesini bilenler bilir, bir kez tadı alındı mı, yeri doldurulamaz. Cevizden oyma dibeklerde saatlerce dövülen kahve çekirdeklerinden elde edilen tozla yapılan dibek kahvesinin içimi yumuşaktır ve kokusu da adeta insanın içine işler.
Gaziantep’in çocuklar ve hep çocuk kalanlar için de önemli bir özelliği var. Gezegenevi ve Bilim Merkezi. Gezegenevinde uzay hakkında filmler izleyip; Bilim Merkezi’nde fizik, matematik, kimya ve astronomi hakkında temel bilgileri veren uygulamaları denemek mümkün. Çocuklu ailelerin gitmeden dönmediği gezegenevinde kızım sayesinde bir tam gün geçirdik. Botanik bahçesinin de yakınında olması ve çevrede cafelerin bulunması, bu noktayı daha da çekici kılıyor.
Türkiye’nin gastronomi merkezi Gaziantep, sadece il bünyesindeki girişimcilerin değil Okan Üniversitesi’nin de araştırma merkezi haline gelmiş. Kentteki Gaziantep Üniversitesi ve Kalyoncu Üniversitesi de bu konuda yarışıyor.
Geliştirilen Lezzetler
Sanayi ve endüstriyel faaliyetlerin yoğunluğu ile Ortadoğu’nun önemli merkezlerinden biri olan Gaziantep, sadece yöre lezzetlerini geliştirmekle kalmıyor, bütün Türkiye’nin hatta şu anda savaş yaşayan komşu Suriye’nin kayıp lezzetlerini de potasında buluşturuyor. Gaziantep’in İmam Çağdaş, Halil Usta gibi lezzet duraklarıyla yarışan Şirvan Usta’nın, gerçek gurmeler için yarattığı yeni lezzetlerden birinin hazırlanması da yerel lezzetlerin geliştirilmeye nasıl açık olduğunun bir göstergesi.
İmam Çağdaş ekolünden yetişme Şirvan Payaslı, özgün kebaplarının yanı sıra özellikle şeker hastaları için şeker yerine balın kullanıldığı Bingöl yöresine ait fıstıklı ballı burma kadayıfını bölgenin özgün balları ile hazırlıyor. Tabii balın ekstra maliyeti, bu şaheser tatlının fiyatını biraz tuzlu kılıyor. Yüzlerce özgün yemek varken ağırlığın baklava ve kebap olması Gaziantepli’ye haksızlık sayılır.
Binlerce yıllık tarihi boyunca İpek ve Baharat Yolları’nın yolcularına ev sahipliği yapan kent, aynı zamanda bölgenin diğer kentlerine de yol gösteren bir ağabeyden farksız. Bu ağabeyi zorlayacak olan ise Suriye’de yaşanan savaş. Ülkelerinden kaçan on binlerin sığındığı Gaziantep’te kurulan geçici yerleşim bölgelerinde yaşayan Suriyeliler, belirsiz ama barışın umuduyla besledikleri bir gelecek hayaliyle yaşıyor.
*Coşkun Aral’ın bu yazısı Tourism Today dergisinde yayınlanmıştır.
[smartslider3 slider=14]