Coşkun Aral’ın Sipa Press’te birlikte çalıştığı ve “ustam” olarak andığı gazeteci Gökşin Sipahioğlu üzerine bir yazı.
Dünyanın bu yakasında hukuksuzluğun, adaletsizliğin, çatışmaların, savaşların, terörün, gözyaşının yarattığı yangın, şiddetini arttırarak devam etmekte. Dünya artık eski dünya değil, bir yerde yangın varsa, bunun dumanı diğer yerleri de etkiliyor. Adeta uzaydan görülen kasırga bulutları gibi Ortadoğu coğrafyası bir şiddet sarmalı tarafından yutulmuş durumda. Ne yazık ki, bu sarmalın çapı giderek genişliyor ve insan, bu günlerde nefes alabilmek için küçük pencereler arıyor kendine. Bu pencerelerden birini beş yıl önce aramızdan ayrılmış olan Gökşin Siğahioğlu açtı benim için. Aklıma Selçuk Demriel’in Gökşin karikatürü geliyor şimdi. Kafasının içindeki kutuların her birinden sonsuz sayıda yeni kutular çıkartan uzun boylu bir adam… Bir sihirbaz, foto muhabirliğinin öncülerinden biri.
Mesleğimin okulu olarak nitelendirebileceğim Sipa Press’ten gelen bir davetiye, karanlık gündemimi tamamen değiştirdi. Ustam Gökşin Sipahioğlu’nun sergi davetiyesi, çocukluğunun geçtiği İstanbul’un yoksul mahallerinden birinde çektiği bir dansöz fotoğrafıydı.
15 Aralık’ta Paris’in kalbi Opéra’da 18. yüzyıldan kalma bir dans okulunda düzenlenen sergiye tüm Sipa Press ailesi katıldı. Dünyanın değişik yerlerinde yaşayan, yolu Sipa Press’ten geçmiş ve bugün yaşı kemale ermiş tüm arkadaşlarımla Gökşin sayesinde yılda bir kez de olsa buluşma imkanı bulduk. Gökşin, yokluğunda bile bize mentorluk yapmaya, bizi bir arada tutmaya devam ediyordu. Varlıklı olmak yerine var olmayı tercih eden ve ismini dünyada duyuran Gökşin Sipahioğlu’nun yarattığı Sipa Press Ajansı hala yaşamaya devam ediyor. Bir Türk’ün kurduğu ve dünyanın en büyük üç ajansından biri haline gelen Sipa Press, bugün eskiden olduğu gibi güçlü değil ama her biri mesleğinde önemli işler başarmış birçok isim için önemini asla yitirmeyecek.
Gökşin, 1956 yılında Sina Savaşı’nı izleyen ender gazetecilerden biriydi. 1961 yılında Küba’ya giderek röportaj yapan sayılı gazetecilerden olmuştu. 1966’da Hürriyet muhabiri olarak geldiği Paris’te serbest fotoröportajcı olarak çalıştığı Fransız basınında adını duyurdu ve Sipa Press Ajansı’nın temelini attı. Gökşin’in başarısının ardında haberi önceden hissetmesi ve hızlı hareket etmesi yatıyor. Sipa Press’te çalışan bizlerin de ilham aldığı, Bay Sipa’nın bu özellikleriydi. 6-7 Eylül olaylarında yöneticisi olduğu ve öğleden sonra baskı yapan gazetede devletin resmi ajansı tarafından verilen bir haberi erken yayınlaması, bu olaylara gerekçe gösterilince yargılandı. Ömür boyu bunun yükünü taşıyan Gökşin, ölmeden önce bana tek hatasının devletin resmi ajansına güvenmek olduğunu söylemişti. Nitekim yıllar sonra Çavuşesku’nun devrilmesi sırasında benzeri bir hatayı BBC yapmış; ben ve onlarca meslektaşım BBC haberi üzerine Romanya’ya gitmiştik ve haberin gerçek olmadığı ortaya çıkmıştı. Bu olaylar bize her dönemde kime inanacağımız konusunda ne kadar dikkatli olmamız gerektiğini göstermişti. Hele günümüzde sosyal medyanın gücünü de hesaba katarsak, sağduyumuzu korumanın önemi ve gerekliliği ortaya çıkıyor.